top of page

Boş arama ile 6 sonuç bulundu

  • Çocuklarda Beta Enfeksiyonu

    A grubu beta hemolitik streptokokların neden olduğu tonsilitin (bademcik enfeksiyonu) belirtileri genellikle şunlardır: Yüksek ateş, Baş ve boğaz ağrısı, Boynun ön tarafındaki ve çene altındaki lenf bezlerinde şişlik, Yumuşak damakta (damağın bademciklere yakın kısmı) noktasal kanamalar ve bademciklerde kızarıklık, kirli beyaz-sarı renkte lezyonlar. Bazı çocuklarda bu yakınmalara karın ağrısı da eşlik edebilir. Beta enfeksiyonu üç yaş altındaki çocuklarda tipik bulgular yerine;   Burun akıntısı, Halsizlik, Çok yüksek olmayan ateş, Huzursuzluk gibi belirtilere neden olabilir. Biraz daha ayrıntıya girersem; Boğaz Ağrısı:  Genellikle aniden başlar ve şiddetli olabilir. Ağrı yutkunmayı zorlaştırabilir. Ateş:  Yüksek ateş, genellikle enfeksiyonla birlikte görülen yaygın bir belirtidir. Bademciklerde Kızarıklık ve Şişlik:  Bademcikler şişer, kızarır ve üzerlerinde beyaz veya sarı renkli pürülan (iltihaplı) noktalar görülebilir. Beyaz veya Sarı Pürülan Lezyonlar:  Bademcikler üzerinde iltihap birikmesi, genellikle streptokokal tonsilitin bir belirtisidir. Yutkunma Zorluğu:  Ağrı nedeniyle yemek ve sıvı tüketmek zorlaşabilir. Baş Ağrısı:  Genellikle boğaz ağrısıyla birlikte ortaya çıkar. Boyun Bölgesinde Şişlik:  Boğazdaki iltihaplanma boyun bölgesindeki lenf bezlerinde de şişliğe neden olabilir. Kusma ve Karın Ağrısı:  Özellikle çocuklarda, streptokokal enfeksiyon bazen mide bulantısı ve karın ağrısına da yol açabilir. Beden Ağrıları ve Halsizlik:  Genelde grip benzeri semptomlarla birlikte görülür. Kuluçka Süresi:  Beta enfeksiyonunun kuluçka süresi 2-5 gündür. Beta enfeksiyonu genellikle kimlerde görülür? Beta enfeksiyonu her yaşta görülmekle birlikte en sık okul çağı çocuklarında ve adölesan (ergenlik) döneminde görülür ve 7-8 yaş civarında pik yapar. Beta enfeksiyonunun üç yaş altındaki çocuklarda görülme sıklığı nadirdir. Sonbaharın sonunda, kış aylarında ve ilkbaharın başında yılın diğer zamanlarına göre daha fazla görülür  Enfeksiyonun Yayılma Yolları Direkt Bulaşma:  Öksürük, hapşırık veya yakın temas yoluyla. Yüzey Teması:  Enfekte olmuş objelere dokunmak ve ardından ağız, burun veya göz ile temas etmek. Damlacık ile Bulaşması:  Enfekte bir kişiden çıkan damlacıklarla bulaşma. Tanı ve Testler Farenjit Tanısı:  Boğazdan sürüntü alınarak yapılan streptokok hızlı testleri (antijen testi) veya kültür ile tanı konabilir. Kültür:  Kanlı agar üzerinde bakteri kültürü ile bakteri tanımlanabilir. Serolojik Testler:  Romatizmal ateş ve akut glomerülonefrit gibi komplikasyonlar için, streptokoklara karşı gelişen antikorların ölçülmesi faydalı olabilir. Kesin tanı koydurmaz. Sadece enfeksiyonun geçirilmiş olduğunu gösterir. A grubu beta hemolitik streptokok tonsilitinin tedavisi  antibiyotiklerle yapılır: Antibiyotik Tedavisi:  Penicillin veya amoksisilin genellikle ilk tercih edilen antibiyotiklerdir. Eğer hasta penisilin alerjisi gösteriyorsa, sefalosporinler veya makrolid antibiyotikler (azitromisin, klaritromisin gibi) kullanılabilir. Tedavi penisilin ile 10 gündür. Çocuğun ateşi düşse bile, antibiyotik 10 güne tamamlanmadan kesilmemelidir. Ağrı Kesiciler ve Ateş Düşürücüler:  Boğaz ağrısını hafifletmek için asetaminofen (parol, calpol) veya ibuprofen (dolven, pedifen, ibufen gibi) kullanılabilir. Bu ilaçlar ateşi düşürür ve vücut ağrılarını hafifletir. Sıvı Tüketimi:  Yutkunma güçlüğü nedeniyle hastaların bol miktarda sıvı almaları önerilir. Buzlu İçecekler ve Gargaralar:  Tuzlu suyla yapılan gargara, boğaz ağrısını hafifletebilir. Ayrıca soğuk içecekler veya dondurma tüketimi de rahatlama sağlayabilir. Streptokokal tonsilitin tedavi edilmemesi veya geç tedavi edilmesi  durumunda ciddi komplikasyon ortaya çıkabilir: Romatizmal Ateş:  streptokokal enfeksiyonlar, kalp, eklem, cilt ve sinir sistemi üzerinde kalıcı hasarlara yol açabilen romatizmal ateşe neden olabilir. Bu, özellikle çocuklarda görülür. Akut Glomerülonefrit:  Streptokok enfeksiyonları böbrekleri etkileyebilir ve akut glomerülonefrit adı verilen, böbreklerin iltihaplanmasına yol açabilen bir hastalığa neden olabilir. Abse:  Bademciklerde biriken irin zamanla bir bademcik abseleri oluşturabilir ve cerrahi müdahale gerekebilir. Nekrotizan Fasiit:  Nadiren, enfeksiyon cilt altındaki dokulara yayılabilir ve bu çok tehlikeli bir enfeksiyon olan nekrotizan fasiite yol açabilir. Akut Sinüzit veya Orta Kulak İltihabı (Otitis Media): Boğazdaki enfeksiyon, üst solunum yollarını etkileyerek sinüzit veya orta kulak iltihabına yol açabilir. Korunma Hijyen:  Ellerini sık sık yıkamak, streptokokları taşıyan kişilerin öksürük ve hapşırık sırasında ağızlarını kapatması ve tek kullanımlık peçeteler kullanması, enfeksiyonun yayılmasını engellemeye yardımcı olabilir. Antibiyotik Tedavisi:  A grubu beta hemolitik streptokok enfeksiyonları antibiyotik tedavisi ile hızla tedavi edilebilir ve enfeksiyonun yayılmasını önler.   Beta enfeksiyonu tedavisi sonrası  rutin olarak boğaz kültürü kontrolü yapılması önerilmez. Fakat çocukta kalp romatizması öyküsü varsa tedavi sonrası boğaz kültürü yapılarak enfeksiyonun iyileştiği gösterilmelidir. Beta taşıyıcılığı nedir? Bazı durumlarda Beta mikrobu hiçbir yakınmaya neden olmadan boğaza yerleşebilir. Bu durum taşıyıcılık olarak adlandırılır. Bunların bir kısmı tesadüfen tespit edilebilir. Özellikle salgın dönemlerinde okul çocuklarının yaklaşık yüzde 25’inde taşıyıcılık söz konusu olabilir. Başka bir sağlık problemi ve Beta enfeksiyonu düşündüren yakınması olmayan çocuklarda, durumun taşıyıcılık olduğunu kesin ise rutin bir tedavi önerilmemektedir. Çocuğun yaşadığı yerde akut kalp romatizması veya akut glomerülonefrit vakalarında artış varsa, Ailede akut kalp romatizması öyküsü varsa, Uygun tedaviye rağmen aile içinde sürekli tekrarlayan Beta enfeksiyonu öyküsü varsa, Tekrarlayan Beta enfeksiyonları nedeniyle çocuğun bademciklerinin alınması planlanıyorsa  Beta enfeksiyonu taşıyıcılığı  mutlaka tedavi edilmelidir. Eğer  Beta enfeksiyonu belirtileri  yoksa Beta enfeksiyonu olan çocukla aynı evde yaşayanlardan veya okuldaki diğer temaslı kişilerden rutin olarak test gönderilmesi önerilmez. Bu durumun önemli bir istisnası vardır. Eğer çocukla aynı evde yaşan kişilerde Beta enfeksiyonu komplikasyonu olarak ortaya çıkan kalp romatizması veya akut glomerülonefrit tabloları varsa, bu kişilere yakınmaları olmasa da Beta enfeksiyonuna yönelik testler yapılmalıdır. ÖNEMLİ BİLGİLER ·        Bademcik enfeksiyonunda antibiyotik başladıktan 24 saat sonra bulaşıcılık ortadan kalkar.   Bu nedenle çocuğun okula devamı için en az 24 saat uygun antibiyotik tedavisini almış olması gerekir.  ·        Penisilin ile tedavi süresi 10 gündür. Bu süreye uyulur ise komplikasyon ihtimali çok azalır. ·        Beta enfeksiyonu tedavisine,  şikayetler başladıktan sonraki ilk 7-9 gün içinde başlanırsa, Beta enfeksiyonun çok önemli bir komplikasyonu olan akut kalp romatizması (romatizmal ateş) gelişimi önlenir.  ·        Önemli noktalardan biri de ASO testinin akut Beta enfeksiyonun tanısının koyulmasında bir yerinin olmadığıdır. #betaenfeksiyonu #bademcikenfeksiyonu #agrububetahemoliitikstreptokok #çocuklardabademcik #akutromatizmalateş #glomerulonefrit #strepa #çocuklardabetaenfeksiyonu

  • Çocuklarda Rahim Ağzı Kanseri (HPV) Aşısı

    Rahim ağzı kanseri, rahim ağzında serviks denilen bölgede gelişen bir kanser türüdür. En büyük neden Human Papilloma Virüsü (HPV) adı verilen bir virüstür. Virüse karşı aşı geliştirilmiştir. Virüsü almadan önce yapılan aşı rahim ağzı kanserini önlemektedir. HPV aşısı 9 yaşından sonra hem kız hem erkek çocuklarına yapılabilmektedir. Kız çocuklarında rahim ağzı kanserini önlerken, erkek çocuklarında genital siğilleri önlemekte, ilerde bulaştırıcı olmalarını engellemektedir. 9-13 yaş arasında aşının koruyuculuğu yüksektir ve aşının ömür boyu koruyucu olduğu düşünülmektedir. Aşı 9-13 yaş arasında 6 ay ara ile 2 doz yapılırken, 14 yaş sonrası 3 doz olarak yapılmaktadır. #rahimağzıkanseri #rahimağzıkanseriaşısı #çocuklardarahimağzıkanseriaşısı #hpv

  • Maymun Çiçeği Virüsü

    Maymun Çiçeği virüsü, çiçek virüsüne akraba bir DNA virüsüdür. İlk kez maymunlarda 1958 yılında, insanlarda ise 1970 yılında görülmüştür. Orta ve Batı Afrika'daki tropikal yağmur ormanlarının bulunduğu 11 ülkede görülen hastalığın tam olarak sıklığı bilinmemektedir. Afrika'da her yıl birkaç yüz vaka olduğu tahmin edilmektedir. Afrika dışında tespit edilen vaka sayısı son bir hafta içinde, bu güne kadar Afrika dışında görülen toplam vaka sayısını aşacak kadar arttığı için Dünya Sağlık Örgütü uyarıda bulunmuştur. Nasıl bulaşır? Adının aksine maymunlardan daha çok sincap, fare, sıçan gibi kemirgenlerden insana geçen bu hastalık, insandan insana da bulaşabilmektedir. İnsandan insana bulaşmanın büyük solunum damlacıkları ile olduğu düşünülmektedir. Hastalığın uzak mesafelere gidemeyen büyük damlacıklarla bulaşması, yüz yüze, uzun süreli yakın temas olmasını gerektirmektedir. Virüs sağlıklı kişilere çatlaklar/çizikler, mukozalar (ağız, burun, göz) veya solunum sistemi aracılığıyla girmektedir. Enfekte insan veya virüsle bulaşmış giysi, havlu, çarşaf gibi eşyalarla yakın temas ile de bulaşabilmektedir. Kuluçka süresi ne kadardır? Yakınmalar virüsle karşılaşmadan ortalama 6-13 gün sonra ortaya çıkmaktadır. Kuluçka dönemi 21 güne kadar uzayabilmektedir. Belirti ve bulgular nelerdir? Maymun çiçeği ateş, baş ağrısı, yorgunluk, yaygın vücut ağrısı, lenf bezlerinde şişlik ve vücutta döküntüye neden olmaktadır. Lenf bezinde şişlik, maymun çiçeğini, çiçek ve su çiçeğinden ayıran en önemli belirtidir. Maymun çiçeği genellikle 2-4 haftada kendiliğinden iyileşmektedir. Ancak bağışıklığı baskılanmış kişilerde ve çocuklarda ağır hastalık ve ölüme neden olabilmektedir. Çiçek aşısı korumada etkili olabilmekle birlikte, çiçek hastalığının dünyada ortadan kalkması ile birlikte 40 yıldır çiçek aşısı yapılmamaktadır. #maymunçiçeği #çiçekaşısı #maymuncicegivirusu

  • Yenidoğan Bebeklerde Topuk Kanı Neden Alınır? Hangi Hastalıklar Taranır?

    Yenidoğan bebeklerde doğum sonrası ilk hafta içinde topuktan 4-5 damla kan alınır, kan alınırken herhangi bir ilaç verilmez. Sadece kan alınır! Bebekte bazı hastalıklar var mı bakılır. Taranan bu hastalıklar doğuştan mevcuttur ve anne babadan kalıtsal olarak geçen hastalıklardır. Genelde anne ve baba hasta değildir. Sadece taşıyıcı olup genlerinde hastalığı taşırlar. Hem anne hem de baba taşıyıcı ise ve ikisinden de taşıyıcı olan genler bebeğe geçerse, bebek hasta olarak doğar. Taşıyıcı anne ve babadan doğan her bebeğin %25 olasılıkla hasta olma ihtimali vardır. Akraba evliliklerinde iki taşıyıcı kişinin karşılaşma şansı arttığı için doğan bebeğin de hasta olma olasılığı artar. Topuk kanı ne zaman alınır? Topuk kanı iki kez alınır. Birinci tarama tercihen bebek doğduktan 48 saat sonra, daha erken taburcu oluyorsa bebek taburcu olurken alınır. 2. Tarama testi bebek kontrole geldiğinde ilk 10 gün içinde alınmalıdır. Tarama testlerinin hastalığı gösterebilmesi için bebeğin iyi besleniyor olması şarttır. Bebek iyi beslenirse hastalığın olduğunu bize gösteren maddeler kanda artar ve tanı koyabiliriz. Beslenemeyen veya serum takılmış, protein almayan çocuklarda testler yanlış olarak negatif sonuç verebilir. Türkiye’de topuk kanı ile taranan hastalıklar: • Fenilketonüri • Hipotroidi • Biyotinidaz enzim eksikliği • Kistik fibrozis • Konjenital Adrenal Hiperplazi • SMA Fenilketonüri Hastalığı Proteinler aminoasitlerden meydana gelir. Fenilalanin bir amino asittir. Bu aminoasiti başka maddelere çeviren fenilalanin hidroksilaz enzimi bu hastalıkta karaciğerde çok az miktardadır veya yoktur ve kanda fenilalanin birikir. Biriken fenilalanin kan beyin bariyerini aşıp beyne geçer ve beyin hücrelerini çalışamaz hale getirir. Bebek 4. ayda başını tutamaz, sonra oturamaz, yürüyemez. Mental ve motor gerilik gelişir. Tedavi edilmezse 2 yaşında IQ 50’ye kadar düşer. Ülkemizde yaklaşık her 3000-4500 doğumda bir gözükmektedir. Topuk kanı ile hastalık beyne zarar vermeden tanı konulursa tedavisi mümkündür. Özel bir diyet tedavisi ile bebek tamamen sağlıklı büyüyebilir. Yenidoğan döneminde tanı konulması ÖNEMLİDİR. Türkiye'de her 100 kişiden 4’ü fenilketonüri hastalığı taşıyıcısıdır. Konjenital Hipotiroidi 3500-4000 doğumda bir görülmektedir. Bu hastalıkta bebek, tiroid hormonlarını yeterli düzeyde yapamaz. Tiroid hormonları bebeğin beyin gelişimi için gereklidir. Yetersiz olursa bebekte zeka geriliği gelişir. Erken tanı ile beyin gelişmesi etkilenmeden tiroid hormonu verilir. Bebek sağlıklı olarak yaşamına devam eder. Biyotinidaz enzim eksikliği Biyotin, B vitaminlerinden biridir. Enerji elde edilmesi ve büyüme için gereklidir. Biyotinidaz eksikliği olanlarda biotin vücut tarafından kullanılamaz. Biyotinidaz eksikliği tedavi edilmezse bebekte kas zayıflığı, işitme kaybı, görme (göz) problemleri, saç dökülmesi, deri döküntüleri, havale (kasılma– nöbet), gelişme geriliği gibi problemler gelişebilir. Türkiye’de dünya geneline göre daha fazla görülür (11000 canlı doğumda bir). Tedavisinde bebeğe günlük olarak biotin vitamini verilir. Kistik Fibrozis Kistik Fibrozis esas olarak salgı bezlerini bu nedenle de akciğerleri ve sindirim sistemini etkileyen genetik bir hastalıktır. Sık akciğer enfeksiyonu, ishal, bağırsakta emilim problemleri gelişir. Erken tanı alan kistik fibrozisli hastalar uygun diyet, ilaçlar ve fizyoterapi ile daha sağlıklı ve uzun yaşayabilmektedir. Beyaz ırkta sıklığının 2.500 canlı doğumda bir olduğu bilinmektedir. 25 kişiden biri bu hastalığı taşımaktadır. Ülkemizde ise yapılan çalışmalarda insidansının 1/3000 olduğu belirtilmektedir. Konjenital Adrenal Hiperplazi Böbrek üstü bezlerini tutan bir hastalıktır. Böbreküstü bezlerinden kortizol ve/veya tuz ve su tutan hormon olan aldosteronun salgısı yeterli olmaz. Tanı konulursa hormonlar ile tedavi edilebilir. SMA (Spinal Muskuler Atrofi) Vücuttaki motor sinirleri ve kasları etkileyen bir hastalıktır. Giderek kaslar görevini yapamaz olur. Ülkemizde artık yenidoğanlarda, topuk kanından SMA nın genetik testleri yapılabilmekte ve erken tanı ile tedavi başlanabilmektedir. Bilgilendirmede aileye söylenmesi gerekenler: • Taranan hastalıkların adı • Taranan hastalıkların bebek açısından önemi • Neden kan örneği alınarak taramanın yapıldığı • Tarama testinin “hastalık kuşkusunu” gösterdiği, “kesin tanı yöntemi olmadığı” • Tarama sonucunda ek olarak yapılması gerekebilecek işlemler • Topuk kanı bebek yeterince beslenmeden alınmışsa yeni topuk kanı örneği alınması gerektiği #topukkanı #fenilketonüri #konjenitalhipotiroidi #taramatestleri #biyotinidazeksikliği #konjenitaladrenalhiperplazi #kistikfibrozis #sma #yenidoğantaramatesti

  • Çocuklarda Odaklanma Sorunu

    Okulların açılması ile odaklanma sorunu gündemimizde. Odaklanma çocuğun okula adaptasyonunda, okulu sevmesinde ve başarısında çok önemli. Odaklanma olmadığında anlatılanları anlamada zorluk ve başarısızlık gelişebildiği gibi, öğretmenden tepki alma, sınıfa uyumsuzluk ve dışlanma da beraberinde gelebilmektedir. Çocuklarda odaklanma sorunu, günümüzde oldukça yaygın bir sorun ve birçok farklı nedenden kaynaklanabilir. İşte bazı olası nedenler ve çözüm önerileri: 1. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Belirtiler: Dikkat Eksikliği:  Çocuğun görevler üzerinde dikkatini sürdürememesi, detayları kaçırması ve unutkanlık yaşaması. Hiperaktivite:  Sürekli hareket halinde olma, yerinde duramama. Impulsif Davranışlar: Düşünmeden hareket etme, başkalarının sözünü kesme. Yönetim ve Destek: Davranışsal Terapi: Çocuklara dikkat ve organizasyon becerilerini öğretir. Eğitim ve İlaç Tedavisi:  Bazı çocuklar, DEHB belirtilerini yönetmek için ilaçlara ve eğitim desteklerine ihtiyaç duyabilir. Bu, bir çocuk psikiyatri uzmanın önerisiyle yapılmalıdır. 2. Çevresel Faktörler Belirtiler: Gürültü ve Karmaşık Çevre:  Çocuğun çalışırken dikkatinin dağılması ve verimliliğinin düşmesi. Fazla Uyarıcılar: Özellikle çocukların dikkatini çeken fazla sayıda oyuncak veya ekran. Yönetim ve Destek: Çalışma Alanının Düzenlenmesi:  Sessiz ve düzenli bir çalışma alanı oluşturmak. Gürültü Engelleyici Araçlar: Kulaklıklar veya sessiz bir odada çalışma. 3. Yetersiz Uyku Belirtiler: Uykusuzluk:  Gündüzleri yorgunluk, sinirlilik ve odaklanma zorluğu. Yönetim ve Destek: Uyku Rutini:  Her gün aynı saatte yatmak ve kalkmak, yatmadan önce sakinleştirici aktiviteler yapmak. Uyku Ortamı:  Karartılmış bir oda ve rahat bir yatak sağlamak. 4. Beslenme Belirtiler: Dengesiz Beslenme:  Yüksek şeker ve işlenmiş gıdalar çocukların enerjisini ve dikkatini etkileyebilir. Yönetim ve Destek: Sağlıklı Beslenme:  Bol miktarda sebze, meyve, tam tahıl, protein ve sağlıklı yağlar içeren dengeli bir diyet. Öğün Zamanları:  Düzenli öğünler ve sağlıklı atıştırmalıklar sunmak. 5. Stres ve Anksiyete Belirtiler: Duygusal Belirtiler:  Endişe, huzursuzluk ve düşük motivasyon. Davranışsal Belirtiler:  Kötü performans, sinirlilik ve sosyal geri çekilme. Yönetim ve Destek: Duygusal Destek:  Çocuğun duygularını ifade etmesine ve stresle başa çıkmasına yardımcı olmak. Gevşeme Teknikleri:  Derin nefes alma, meditasyon ve rahatlama egzersizleri. 6. Bilgisayar ve Telefon Kullanımı Belirtiler: Ekran Süresi:  Uzun süre ekran karşısında olmak, dikkat süresinin kısalmasına neden olabilir. Yönetim ve Destek: Ekran Süresi Sınırlamaları:  Günlük ekran süresini sınırlamak ve düzenli ara vermek. Alternatif Aktiviteler:  Fiziksel aktivite ve sosyal oyunlar gibi ekran dışı etkinliklere teşvik. 7. Zaman Yönetimi Belirtiler: Görevlerin Dağıtılması:  Büyük görevlerin küçük parçalara bölünmesi gerekebilir. Yönetim ve Destek: Zamanlayıcı Kullanımı:  Görevler için belirli zaman dilimleri belirlemek ve aralar vermek. Planlama Araçları: Takvimler, ajandalar veya görev listeleri kullanmak. 8. Uzman Yardımı Belirtiler: Sürekli Sorunlar:  Eğer yukarıdaki yöntemler yetersiz kalıyorsa veya dikkat sorunları ciddi boyutlardaysa. Yönetim ve Destek: Profesyonel Değerlendirme:  Çocuk psikologu, pedagojik danışman veya nörolog ile görüşmek. Tedavi ve Rehberlik:  Uzmanın önerileri doğrultusunda tedavi planları oluşturmak. Bu öneriler, çocuğunuzun odaklanma sorunlarını daha iyi anlamanızı ve yönetmenizi sağlayabilir. Çocuğun bireysel ihtiyaçlarını dikkate almak ve gerektiğinde profesyonel yardım almak önemlidir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu: Tanım, Belirtiler ve Yönetim Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocuklar arasında yaygın bir nörolojik gelişimsel bozukluktur ve aynı zamanda yetişkinlerde de görülebilir. DEHB, bireylerin dikkatlerini sürdürememe, hiperaktivite ve impulsif davranışlar sergilemesi ile karakterizedir. DEHB Nedir? Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, genellikle çocukluk döneminde başlayan ve dikkatin sürdürülmesi, hiperaktivite ve kontrolsüz davranışları içeren bir bozukluktur. DEHB, bireylerin günlük yaşamlarını ve akademik performanslarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu durum, genetik, çevresel ve nörolojik faktörlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar. Belirtiler DEHB’nin üç ana belirtisi vardır: Dikkat Eksikliği: Görevler üzerinde dikkatini sürdürememe. Detayları gözden kaçırma ve hatalar yapma. Unutkanlık ve organizasyon sorunları. Dikkati kolayca dağılma. Hiperaktivite: Yerinde duramama ve sürekli hareket halinde olma. Sessiz ortamlarda bile aşırı hareket etme. Otururken huzursuzluk ve sürekli kıpırdanma. Impulsif Davranışlar: Düşünmeden harekete geçme ve kararlar alma. Başkalarının sözünü kesme ve sıranın beklenmemesi. Aceleci davranışlar ve riskli hareketler. Tanı ve Değerlendirme DEHB tanısı, genellikle bir çocuk psikiyatristi veya çocuk psikoloğu tarafından yapılır. Tanı koyulmadan önce, çocuğun belirtilerinin en az altı ay süredir devam ediyor olması ve bu belirtilerin yaşam kalitesini etkiliyor olması gerekir. Değerlendirme süreci, çocuğun aile öyküsü, okul performansı ve davranışsal gözlemlerini içerir. Yönetim ve Müdahale Stratejileri DEHB yönetimi, genellikle çok disiplinli bir yaklaşımı gerektirir. İşte bazı etkili yönetim stratejileri: Davranışsal Terapi: Davranışsal terapiler, çocuğun dikkat ve organizasyon becerilerini geliştirmeyi amaçlar. Bu terapi türü, olumlu davranışları teşvik ederken, olumsuz davranışları azaltmak için ödüller ve sonuçlar kullanır. Eğitim Destekleri: Özelleştirilmiş eğitim planları ve öğretim yöntemleri, DEHB'li çocukların öğrenme süreçlerini destekleyebilir. Eğitimciler, dikkat dağıtıcı unsurları minimize etmek ve çocuğun güçlü yönlerine odaklanmak için stratejiler geliştirebilir. İlaç Tedavisi: DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar genellikle uyarıcı ve non-uyarıcı ilaçlar olarak ikiye ayrılır. İlaçlar, çocuğun dikkatini artırabilir ve hiperaktiviteyi azaltabilir. İlaç kullanımı, bir sağlık uzmanı tarafından dikkatli bir şekilde izlenmelidir. Aile Eğitimi ve Destek: Aile üyeleri için eğitim ve destek, DEHB'li çocuklarla etkili bir şekilde başa çıkabilmeleri için önemlidir. Aileler, davranış yönetimi stratejileri ve iletişim teknikleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Çevresel Düzenlemeler: Çocuğun yaşadığı çevrede dikkat dağıtıcı unsurları azaltmak ve düzenli bir çalışma alanı oluşturmak, odaklanmalarını artırabilir. Sonuç Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, çocukların gelişimsel sürecini ve günlük yaşamlarını etkileyebilecek önemli bir durumdur. DEHB’nin etkili bir şekilde yönetilmesi, çocuğun genel yaşam kalitesini artırabilir ve akademik, sosyal başarısını destekleyebilir. Erken tanı ve müdahale ile, çocuklar ve aileler DEHB’nin zorluklarını aşabilir ve daha başarılı bir yaşam sürebilirler. #dikkateksikliği #hiperaktivite #hareketliçocuk

  • Grip Aşısı Nasıl Bir Aşıdır? Kimlere Yapılmalıdır?

    Grip aşısı, influenza virüsüne karşı koruma sağlamak amacıyla yapılan bir aşıdır. Grip, solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan ve her yıl dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen viral bir hastalıktır. Grip aşısı, bu virüslerin neden olduğu grip hastalığını önlemek veya şiddetini azaltmak için kullanılır. Grip Aşısının Özellikleri Virüs Türleri: Grip aşısı, A ve B tipi influenza virüslerine karşı koruma sağlar. Influenza A virüsü genellikle daha yaygın ve ağır grip salgınlarına neden olurken, B virüsü daha az yaygın ancak hala ciddi hastalıklara yol açabilir. Yıllık Uygulama: Grip aşısı her yıl yapılmalıdır, çünkü grip virüsleri sürekli değişir ve her yıl farklı suşlar ortaya çıkabilir. Aşının formülasyonu, her yıl güncellenerek en yaygın görülen virüs suşlarına karşı etkili hale getirilir. Aşının Türleri: İnaktif Aşılar:  Çoğu grip aşısı inaktive (ölü) virüs içerir ve bu aşılar, vücudun bağışıklık sistemini grip virüsüne karşı koruma geliştirmesi için uyarır. ÜLKEMİZDE YAPILAN AŞI İNAKTİF YANİ CANSIZ AŞIDIR. BU NEDENLE HASTALIĞA NEDEN OLMAZ! Canlı Aşılar:  Nazal sprey şeklinde uygulanan canlı attenüe (zayıflatılmış) grip aşıları da mevcuttur. Ancak bu aşılar, belirli yaş grupları ve sağlık durumu olan bireyler için önerilmeyebilir. Etkinlik Süresi: Grip aşısı, aşı yapıldıktan yaklaşık 2 hafta sonra bağışıklık sisteminin virüse karşı yanıt vermesiyle etkili olmaya başlar. Aşının etkisi genellikle 6-12 ay sürer. Yan Etkiler: Grip aşısı genellikle güvenlidir ve yan etkileri çoğunlukla hafif ve geçicidir. En yaygın yan etkiler arasında aşı yerinde ağrı, hafif ateş, baş ağrısı ve yorgunluk bulunur. Ciddi yan etkiler nadirdir. Grip Aşısının Önemi Hastalık Önleme:  Grip aşısı, grip hastalığını önlemek için en etkili yoldur. Aşının, grip enfeksiyonunu önlemesi ve hastalığın şiddetini azaltması beklenir. Komplikasyon Riskini Azaltma:  Grip, zatürre, bronşit ve sinüzit gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Aşı, bu tür komplikasyon riskini azaltır. Toplum Sağlığı:  Grip aşısı, bireylerin yanı sıra toplumsal bağışıklık oluşturma açısından da önemlidir. Yüksek aşı oranları, toplu bağışıklık sağlar ve grip salgınlarının yayılmasını önler. Kimler Grip Aşısı Olmalı? Grip aşısı özellikle yüksek risk grupları için önerilmektedir. Bu gruplar arasında çocuklar, yaşlılar, hamileler, kronik hastalığı olan bireyler ve sağlık çalışanları bulunmaktadır.   1. Çocuklar 6 Aydan Büyük:  6 aydan büyük olan tüm çocuklar, grip aşısı olabilir. Çocuklar, grip virüsüne karşı daha savunmasızdırlar ve grip, çocuklarda ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Aşı, çocukların hastaneye yatış riskini azaltır. Prematüre bebekler: 6 aylık olduktan sonra Prematüre bebeklerin anne babaları Allerjisi olan, solunumu etkilenen çocuklar Kalp, böbrek, akciğer, kan hastalıkları gibi başka organ hastalıkları olan çocuklar Aspirin kullanması gereken çocuklar Sık orta kulak enfeksiyonu, bronşit, akciğer enfeksiyonu olan çocuklar 2. Yaşlılar 65 Yaş ve Üzeri:  65 yaş ve üzerindeki bireyler, grip ve onun komplikasyonları için yüksek risk taşırlar. Yaş ilerledikçe, bağışıklık sistemi zayıflar ve grip virüsüne karşı savunmasızlık artar. Grip, bu yaş grubundaki bireylerde zatürre gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. 3. Kronik Hastalığı Olanlar Kronik Hastalıklar:  Astım, kalp hastalıkları, diyabet, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalıkları ve diğer kronik sağlık sorunları olan bireyler, gripten ciddi şekilde etkilenebilirler. Bu nedenle, bu gruptaki kişilere grip aşısı yapılması önemlidir. 4. Hamileler Hamilelik Dönemi:  Hamile kadınlar, grip enfeksiyonuna yakalanma riskini artıran hormonal değişiklikler yaşarlar. Grip, hamilelik sırasında hem anne hem de bebek için risk oluşturabilir. Aşı, hamilelik sırasında grip komplikasyonlarını azaltır ve doğmamış bebeğin de korunmasına yardımcı olabilir. 5. Bağışıklık Sistemi Zayıf Olanlar Bağışıklık Sistemi Problemleri: Bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler (örneğin, HIV/AIDS, kanser tedavisi görenler, organ nakli yapılmış olanlar) grip virüsüne karşı daha fazla risk altındadır. Bu nedenle, aşı bu grup için hayati öneme sahiptir. 6. Sağlık Çalışanları Hastaları Koruma:  Sağlık çalışanları, grip virüsünü hastalara bulaştırmamak için aşılanmalıdır. Bu, hem sağlık çalışanlarının hem de hastaların sağlığını korumak için kritik bir önlemdir. 7. Yaşlı Bakım Evleri ve Kapatılmış Ortamlarda Yaşayanlar Kapatılmış Ortamlar:  Yaşlı bakım evleri, hapishaneler ve diğer kapalı topluluklar, grip salgınlarına karşı savunmasızdır. Bu tür ortamlarda yaşayan bireylerin aşılanması, salgınların önlenmesine yardımcı olabilir. 8. Diğer Risk Grupları Obezite:  BMI (vücut kitle indeksi) 30 ve üzeri olan bireyler, grip komplikasyonları açısından daha yüksek risk taşırlar. Düşük Bağışıklık Durumu:  Diğer sağlık sorunları veya tedaviler (örneğin, kortikosteroid kullanımı) nedeniyle bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler de aşılanmalıdır. Aşının Önemi Grip aşısı, her yıl farklı grip virüsü suşlarının bulunduğu göz önüne alındığında, her yıl tekrarlanmalıdır. Aşının etkinliği, her bireyde farklılık gösterebilir, ancak genel olarak, aşı, grip enfeksiyonunu önlemek ve gripten kaynaklanan ciddi komplikasyon riskini azaltmak için en etkili yöntemdir. *GRİP AŞISI SADECE İNFLUENZA (GRİP) ENFEKSİYONUNU ÖNLER, DİĞER SOĞUK ALGINLIĞI, NEZLE VİRÜSLERİNE ETKİSİ YOKTUR! *9 YAŞ ALTINDAKİ ÇOCUKLARA AŞININ İLK KEZ YAPILDIĞI YIL 1 AY ARA İLE 2 DOZ YAPILMALIDIR. #grip #gripaşısı #influenza #influenzaaşısı #çocuklardagripaşısı

bottom of page